Yürüyen Şato anime filmi tanıtımı
Öncelikle yeni izlediğim bir anime filmidir. (Hemen taşlamayın lüften lütfen :'( Önce kitabını okuyayım diye bu kadar beklettim ama araya başka kitaplar girince kaldı…) Sıcağı sıcağına yazmak istedim zaten aklımdan çıkmıyor. Sanki hala beynimin içindeki o hayallerin döndürdüğü filme sarılı kalmış gibi sahneler görüntüler birbirini izliyor. Evet dostlar bir anime filmine tutuldum! O hayal gücüne, o yaratıcılığa, o orijinalliğe, o manzaraya, o atmosfere… Ve elbette ki Howl’a! Ahh ahh bir yürüyen şatom bir Howl’um olsa diye olmadık fikirlerle kıvranıp duruyor yaramaz beynim. Her neyse daha fazla sulandırmadan konusuna geçmek istiyorum.
Konumuz; Fakir bir genç kız olan Sophie, haksız yere Kötülükler Cadısı’nın hışmına uğrar. Bunun neticesinde Kötülükler Cadısı tarafından ihtiyar bir kadına dönüştürülür. Bu durumdan kurtulmak isteyen Sophie büyüyü çözecek birisini aramak üzere yola düşer. Bu arada yolda karşılaştığı bir korkuluk da ona eşlik eder. Bir süre sonra garip bir makine görünümünde olan bir yapıdan içeri girer. Burası Howl adlı genç ve yakışıklı bir büyücüye aittir. Burada temizlikçi olarak çalışmaya başlar. Burada Calcifer adlı ateş cini -ki, makineyi yürüten odur ve ayrıca Howl ile aralarında önemli bir sırrı taşımaktadır- ve bir çocukla arkadaşlık kurar. Bu sırada komşu ülkeyle büyük ve acımasız bir savaş yaşanmakta ve Howl bu savaştaki yıkımı önlemeye çalışmaktadır.
Yalnız konusuna falan bakmayın siz, direkt izleyin bence çünkü şu ekranda okuduğunuz kuru cümlelerden çok daha fazlası var anime filminde.
Aynı zamanda Diana Wynne Jones’un kitabıdır Yürüyen Şato. Hayao Miyazaki filmin yönetmenliğini yapmıştır ama kitabı bir yakınım okudu animesiyle aynı değilmiş tamamen ve epey farklı da olabilir bilemiyorum henüz okumadığım için fakat en kısa zamanda kitapçımın kapısını tıklatacağım, zaten uzun zamandır istiyordum.
Bundan sonrasını animeyi izlemeyen arkadaşlar okumasa daha iyi, içeriğine gireceğim çünkü.
Benim izlediğim en iyi Miyazaki yapımıdır, henüz tüm Ghibli yapımı olanları bitirmedim ama şimdilik zirvede bu var benim için. Nedeni başından sonuna kadar ağzım açık izlememdir. İlk andan itibaren her saniyesinden zevk aldım. Atmosferi büyüleyici öncelikle o ortam, o çizimler sizi bambaşka bir havaya sokuyor. Howl karakterine özellikle bayıldım (sarışın hali favorimdir u.u), zaten Miyazaki animelerinde erkekler o kadar nazik oluyor ki ister istemez bir yakınlık duyuyor insan karaktere ama Howl’daki o hafif cool havada bir başkalaştırdı onu gözümde, böylece çizgi aşklarım arasında krallığını ilan ederek oturdu tahtına 😀 Öte yandan nasıl bir hayal gücü bu demekten alamıyor insan kendini… Bir korkuluk, ateş cini, büyüye uğramış yaşlı görünümlü bir genç kız, küçük ama akıllı bir çocuk, yakışıklı bir büyücü Howl ve kapısı farklı alemlere açılan yürüyen bir şato… Ve her şeyin birbirine bağlanmasını sağlayan ahenk! Herkes elbette benim kadar beğenmemiş olabilir. Ama ben, hayal gücümde bana yepyeni bir dünyayı araladığı için, kafamın içindeki mürekkebi bitmiş satırlarıma o rengarenk sihrini kattığı için Yürüyen Şato’yu çok sevdim. Ek olarak kapının açıldığı manzaralı yerler müthiş büyüleyici güzellikte idi benim için. Eğer bir animenin içine girebilme şansım olsaydı (evet böyle de hayalperestim işte : / ) bu kesinlikle Yürüyen Şato olurdu. Son olarak hala bir çok şeyi atladığımı hissetsem de benim Yürüyen Şato’mu sizlere az çok sunduğumu düşünüyorum. En azından kendi penceremdeki kısmını. Bir gün kendi Yürüyen Şato’nuzu ve Howl’unuzu bulmanız dileği ile hoşça kalın…
Hatalarım için affınıza sığınarak, okuduğunuz için çokça teşekkür ederim : )