Yuki Onna Japonya’nın ünlü korku hikayesi
Japonya’nın oldukça bilinen hayalet hikayelerinden biridir. Çağlar boyunca değişik adlar ile değişerek anlatılmış bir hikayedir. İsminin Kanjisinde bulunan Yuki kar anlamına gelmektedir. Birçok isim ile anılmış olan Yuki Onna, adının başında bulunan Yuki kanjisi sabit tutulmuştur. Yuki Onna, simsiyah uzun saçları olan beyaz kimono giyen güzel bir kadındır.
Yuki Onna hikayesinin çıkış noktasının Tohokku adında bir şehir olduğu düşünülmektedir. Japonya’nın kuzeyinde, oldukça soğuk bir yer olan bu yer, Kar ile ilgili hayalet hikayelerinin oluşturulmasına oldukça uygun bir yerdir. Hikayenin yaygın olarak bilindiği yerler oldukça soğuk şehirlerdir.
Yuki Onna‘nın özellikle belli günlerde geldiğine inanılır. Aomori ve İwate bölgelerinde 15 Ocak 小正月 (Koshogatsu) adı ile anılan Küçük Yeni Yılda ortaya çıktığına ve Şubat’ın başında gittiğine inanılmaktadır. Yuki Onna’nın gelişi ile şans ve kötü şansta beraberinde gelmekte, tüm yılı etkilemektedir. Bazı bölgelerde ise Dolunay ya da karın ilk yağmaya başladığı zamanlarda geldiğine inanır. Bu yüzden çocukların geceleri dışarı çıkmasını istemezler.
Yuki Onna Hikayesi
Musaku ve Minokiçi adında iki adam bir köyde yaşamaktadır. Musaku adındaki adam 60 yaşındadır ve tek başına yaşamaktır. Minokiçi adındaki genç adam 18 yaşındadır ve annesi ile yaşamaktadır. Bu iki adam beraber ormanlık alanlarda ağaç keserek geçimini sağlamaktadır. Köy ile Dağdaki ormanlık alan arasında büyük bir nehir bulunmaktadır. Bu nehirden geçebilmek için bir kayıkçı ile anlaşma yapmışlardır. Her zamanki gibi Ormana giden iki adam akşam oluncaya kadar odun keserler. Hava kararmış ve soğumuştur. Dönmeye karar verirler. Geri dönerken kar yağmaya başlar. Hızlıca sandalın olduğu yere nehir kenarına giderler. Bu arada kar şiddetini artırmıştır. Nehir kenarına geldiklerinde sandalcının orada olmadığını görürler. Kıyıda bulunan kulübeye girerler. Havanın kararması, soğuğun artması onlara zor zaman yaşatmaktadır. Oldukça küçük olan kulübenin sadece kapısı vardır. İçerisi oldukça karanlıktır. Minokiçi kolayca uykuya dalar ancak Musaku için aynı şey geçerli değildir. Dışarıdan gelen rüzgar sesi, kapı gıcırtısı gibi korkunç sesler uykusunu kaçırmaktadır. Yorgun olduğu için uykuya dalar. Belli zaman sonra yüzüne dokunan kar taneleri yüzünden uyanır ve kapının açık olduğunu fark eder. Kapatmak için kalkar ancak odada bir şeyin varlığını hisseder ancak odanın içi karanlık olduğundan kimseyi göremez. Gözlerini kapatır ve yeniden uyumaya çalışır. Yüzünde bir nefes hisseder ve gözlerini açtığında bembeyaz bir yüz, gözleri parlayan güzel bir kadın ile karşılaşır. Minokiçi o anda uyanır ancak gördüklerin şaşkınlığı içinde vücudu hareket edemez. Kadın çok güzeldir ama Musaku’nun ağzından çıkan bir bulutu içine çekmektedir. Oldukça korkan Minokiçi korku içinde sıranın kendisine gelmesini bekler. Minokiçi’ye doğru yönelen Yuki Onna Minokiçi’ye bakar ve
“Ben, senin nefesini de çekecektim ama fikrimi değiştirdim. Sen çok gençsin. Gerçekten tatlısın. Artık sana hiç bir şey yapamam ancak bugün gördüklerini birine anlatacak olursan seni öldürmek için geleceğim. Ailene de söylersen geri geleceğim.”
der ve kapıdan çıkar. Arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Minokiçi kapıya koşar ancak onu göremez. Bunun bir rüya olduğunu düşünür ve uyur. Sabah olduğunda kayıkçı gelir ve onu uyandırır. Kayıkçı:
“Musaku ölmüş.”
der ve Minokiçi dün akşam yaşadığı şeylerin gerçek olduğunu anlar.
Uzun zaman işe gidemez, ancak enerjisi yerindedir. Bir süre sonra yaşadığı şeyleri unutmaya başlar. Bir gün iş dönüşünde bir kadın ile karşılaşır. Bu kadının ailesi ölmüştür, amcasının yanına gitmektedir. Minokiçi, Oyuki adındaki kadını beğenir ve evine dinlenmesi için davet eder. Minokiçi’nin annesinin de hoşuna giden Oyuki ile Minokiçi evlenir. 10 tane bembeyaz tene sahip erkek çocukları olur. Yıllar geçtikçe yaşlanan köylüler Oyuki’deki gençliğin sırrını merak ederler. Hiç bir şekilde yaşlanma belirtisi göstermeyen Oyuki kimdir, sırrı nedir?
Bir kış günü sobanın yanında Oyuki ve Minokiçi oturmaktadır. Oyuki, çocuklar için Kimono dikmektedir ve aniden Minokiçi, Yuki Onna’yı anımsar. Oyuki de ona benzemektedir. Bembeyaz bir ten, simsiyah uzun saçlar. Aklına gelen anılardan emin olmasa da Oyuki’ye o gece yaşadığı şeyleri anlatmaya başlar. Oyuki’nin sessizce başı eğmiş dinlerken dayanamaz ve ayağa kalkar
“O benim. O zaman sana söylemiştim eğer bunu birine anlatırsan seni öldürürüm demiştim. Ama şimdi sana bir şey yapamam. Çocuklarımız için seni affediyorum.”
der ve parıltılar içinde kaybolur. Dışarıda şiddetli kar yağmaktadır. Gökyüzüne doğru yükselen Yuki Onna’nın peşinden Minokiçi bağırsa da koşsa da artık çok geçtir. O günden sonra Yuki Onna bir daha asla geri gelmez.
Bu hikaye Lafcadio Hearn (Koizumi Yakumo Japon adı) ile bilenen Yunan asıllı bir yazara aittir. Bu hikayenin başının baba ve oğul arasında geçen versiyonu ile karşılaşmanız muhtemeldir. Genel olarak anlatılan hikaye budur. Dağın yamacında küçük bir kulübede yaşayan baba ve oğul vardır. Dağdaki ağaçları keserek geçimini sağlamaktadırlar. Bir gün çok fazla kar yağar ve dışarı çıkamazlar. Gece olduğunda oğul babasının üzerinde bir kadının olduğunu görür. Kadın siyah uzun saçları, bembeyaz teni ile çok güzeldir. Ve hikayenin gerisi genel olarak aynıdır.
Yuki Onna hikayesi korku hikayesi olmasına rağmen duygusal öğelerde barındırmaktadır. Verilmiş bir söz yine tutulamaz ve bozulur, bedeline katlanılması gereken bir yaşam.
Korku Hikayesi Komediye Döndüğünde Ne Olur Peki? 🙂
Etiket:hikaye, japon hikayeleri, japon hikayesi, Japon Kültür, yuki onna