Yokai Japon Kültüründeki Doğaüstü Varlıklar
Yokai, Japon folkloruna ait tuhaf, doğaüstü yaratıklar ve fenomenlerdir. Ayrıca modern tıptan önce insanlar genellikle anlamlandıramadıkları bazı hastalıkları da yokai olarak ele alıyorlardı.
Yokai, Japon kültüründe önemli bir yere sahip olan bu canavarlar yüzyıllardır Japon folklorunda var olmuştur. Sizler için derlediğimiz yazımıza bir göz atın!
Yıllarca Yokai kelimesi için canavar, iblis, ruh, goblin gibi birçok farklı kelimeler kullanılmıştır. Ancak Yokai dünyası aynı zamanda hayaletleri, tanrıları, dönüştürülmüş insanları ve hayvanları, ruhların ele geçirilmesini, şehir efsanelerini ve diğer tuhaf olayları da içerir. Dolayısıyla Yokai kelimesi oldukça geniş ve belirsiz bir terim olup tam bir İngilizce karşılığı bulunmamaktadır. Bu nedenle çeviri kelimeler yerine ana dildeki kullanımı olan Yokai kelimesinin kullanımı tercih edilmektedir. Şimdi gelelim Japon mitolojisindeki yokailere.
Yokai’nin Kısa Tarihi
Yokai hikâye anlatımının izleri Japonya tarihinde 8. yüzyıla kadar uzanıyor. Japonya bir ada ülkesi olmadan önce adaya dağılmış çeşitli krallıklardan ve kabilelerden oluşuyordu. Bu nedenle Yokai hikâye anlatımının en eski biçimi doğası gereği gerçekten folklorikti ve nesilden nesile, kulaktan kulağa aktarılıyordu. Bu hikâyeler bulunduğu bölgedeki yerel inanç sistemlerini simgeleyen efsaneleri barındırıyordu. Matbaa gibi modern teknolojiler ortaya çıktıkça Yokai hikayeleri bölgeler arasında da yayılmaya başladı.
Edo Dönemi (1603-1868) Yokai hikâye anlatıcılığının altın çağı olarak kabul edilir. Bu dönem Japonya tarihinde barışçıl bir dönemdi ve Japonya’da bu dönemde sanat, edebiyat, drama gibi alanlarda önemli gelişmeler yaşandı. Yokai hikâye anlatımı da bu sanat dallarıyla birleştirildi ve folklorun güçlü bir yönü hâline geldi.
Toriyama Sekien (1712-1788) Japonya’yı dolaşan ve elinde Yokai hikâyelerinden oluşan bir koleksiyon bulunduran en ünlü halkbilimcilerden biridir. Sekien’in koleksiyonunu özel yapan şey her bir Yokai’yi geleneksel Japon folkloru ve Çin edebiyatındaki kökenlerini, bir resim ve bir hikâye ile tasvir ederek kataloglamasıydı. Bu yöntemle Sekien 200’den fazla Yokai’yi derlemişti.
Meiji (1868-1912) Yokai anlatımının neredeyse tamamen ortadan kaldırıldığı, Japon folkloru için en çalkantılı zamanlardan biri olarak kabul edilir. Çünkü bu dönemde temel anlayış batılılaşma ve modernleşmeydi. Bu nedenle doğaüstülükten uzaklaşan ve bilimsel-rasyonalist bir mantığı izleyen kültürel bir değişim gerçekleşti. Bu dönemde Inoue Enryo önderliğinde, Yokai anlatılarını bilimsel yöntemler ve mantıkla ortadan kaldırmak için büyük bir çaba vardı. İronik bir şekilde Inoue bu amaçla yaptığı araştırmalarla en büyük Yokai koleksiyonlarından birini yarattı.
İkinci Dünya Savaşı sıralarında neredeyse kaybolan Yokai anlatımlarını 20. yüzyıl sonlarında akademisyenler, anlamsız batıl inanç olarak görmek yerine Japon folkloru olarak ele almaya başladı. Zamanla akademisyenler ve toplum arasında popüler hâle gelen Yokai, manga, anime, film ve video oyunları gibi alanlarda da yaygınlaşmaya başladı.
Bazı Ünlü Yokai Efsaneleri
Igabo
Cildi mavidir ve bol elbiseler giyer. En göze çarpan özelliği birkaç sivri çıkıntıyla kaplı olan çeneleridir. Görüntülerinin bilinmesine karşın Igabo hakkında yeterli bilgi yoktur.
Gotoku neko
İki kuyruklu, büyük bir kedi olan Gotoku neko başına şapka gibi ters bir nihale takar. Kuyruklarının ucu meşale gibi yanar. Sıradan kedilerin sıcağı sevmesi gibi Gotoku neko da şöminelerin etrafında dolanır ve ateşi körüklemek için bambu pipetler kullanır.
Nebutori
Nebutori yemeklerden hemen sonra uyuyan kadınları etkileyen doğaüstü bir hastalıktır. Yemek yiyip hemen ardından uyuyan kadınların bedenleri gece boyunca büyük ölçüde büyür ve büyüme sonucunda iştahları artarak daha fazla yerler. Sonunda odalarından bile çıkamayacak hâle gelirler. Ayrıca bir tren vagonunu sallayabilecek kadar güçlü horlamaya başlarlar. Nebutorili kadınlar çekiciliğini kaybeder ve gürültücü, baskıcı kişilikler geliştirir.
Nebutori evlendikten sonra kendilerini bırakan kadınları hicvetmenin bir yolu olarak ortaya atılmış bir uyarıydı. Buna benzer olarak yemekten sonra uzanmanın kişiyi ineğe dönüştüreceğine dair bir Japon batıl inancı vardır.
Tsutsugamushi
Tsutsugamushi Japon Denizi boyunca dağların derinliklerinde yaşayan büyük, böceğe benzeyen yokailerdir. Larvaları turuncu renktedir ve yetişkinleri kırmızıdır. Büyük alt çeneleri, uzun antenleri ve kıskaç şeklinde kuyrukları vardır. Kırsal kesimde yaşayan insanların kanından ve yaşam gücünden beslenirler. Tsutsugamushi hayatlarının çoğunu insanların gözünden uzakta geçirir. Geceleri ortaya çıkar ve köylülerin kanını akıtmak için evlere sızar. Beslendikleri insanlarda baş ağrısı, ateş, kas ağrısı, öksürük, mide ve bağırsak semptomları, kanama, kan pıhtılaşması gibi rahatsızlıklara neden olurlar ve bu hastalıklara tsutsugamushi hastalığı denir. Genel olarak kanını emdikleri insanlar ölürler.
Günümüzde, bir çeşit tifüs olarak bilinen tsutsugamushi hastalığının nedenin aslında bir parazit olduğunu bulundu. Ölümcül olan bu hastalık erken teşhis edilirse tedavi edilmektedir.
Gözle görülemeyen bu parazitlerin o zamanların koşuluna göre yokai olarak görülmesi pek de şaşırtıcı değil.
Kizetsu no kanmushi
Kizetsu no kanmushi büyük, yuvarlak gözleri ve siyah beneklerle kaplı uzun mavi gövdeleri olan solucan benzeri parazitlerdir. Enfekte olan kişiler önce saç dökülmesi deneyimlerler. Daha sonra tünel görüşü, nefes darlığı gibi bir dizi semptomlar yaşarlar. Sonunda ise ölü gibi yere yığılırlar. Bu enfeksiyon gokō adı verilen otla tedavi edilir.
Tonshi no kanmushi
Tonshi no kanmushi siyah beneklerle kaplı sarı gövdelere sahiptir. Kırmızı ağızları ve kırmızı dilleri vardır. Başlarının üstü siyah olup kuyruklarının ucunda beyaz ip benzeri bir uzantı bulunur. Tonshi no kanmushi karaciğeri ısırdığında konakçısı aniden ölür. Tedavisi mokkō bitkisiyle gerçekleştirilir.
Kan no ju
Kan no ju beyaz yılan benzeri gövdesi olan uzun kurtlardır. Kuyruklarının ve kulaklarının uçları kırmızıdır. Kan no ju koloni halinde karaciğere bulaşır. Kan no ju olgunlaştıkça kıvrımlar hâlinde karaciğere doğru vücutta ilerler ve konakçının vücudunda sertliğe ve şiddetli titremelere neden olurlar. Bu enfeksiyonu akupunkturla tedavi etmenin yolları vardır ancak kan no ju olgunlaştıktan sonra tedavi zorlaşır.
Kanshaku
Kabaca göğse benzeyen Kanshaku’nun başı göğüs ucuna ve çuval şeklindeki gövdeleri göğüs dokusuna benzer. Başlarından çıkan, iki uzun bıyık benzeri bir organları vardır. Kanshaku göğsün sol tarafında doğarlar ancak karaciğerde yaşarlar. Göğüs kasları bölgesinde gelişirler ve vücudun içinde gezinirken konakçının organlarına şiddetli bir şekilde kafa atarlar. Kanshaku enfeksiyonunun belirtileri öfke, solgunluk, ekşi ve asitli yiyeceklere karşı istek, yağlı yiyeceklere karşı tiksintidir. Akupunktur teknikleri ile tedavi edilir. Hastanın enerjisi yüksek olduğunda Kanshaku’nun da enerjisi yüksek olur ve hızlı bir tedavi uygulanır. Hastanın enerjisi düşük olduğunda ise Kanshaku’nun da enerjisi düşüktür ve yavaş bir tedavi uygulanır.
Shinshaku
Shinshaku göbek deliği ile kalp arasındaki, solar plexusun hemen arkasını enfekte eder. Enfekte olanlarda yanık kokusuna ve acı tatlara karşı bir düşkünlük, düşüncesizce gülümseme, yanaklarda kızarma görülür ve iradeleri zayıflar. Akupunktur ile tedavisi mümkündür ancak olgunlaştığı zaman tedavi zorlaşır.
Koshinuke no mushi
Yusufçuklara benzeyen Koshinuke no mushi konakçılarına başarılı bir şekilde girdikten sonra vücut içinde uçarak uzun kuyruklarını omurganın etrafına sarar ve belin alt kısmına yerleşir. Omurgayı sıkıştırdıklarında gerilmeye, disk kaymalarına neden olur. Sivri kuyruklarıyla omurgaya vurduklarında konakçı şiddetli ağrıya maruz kalır. Konakçının bacakları bükülür ve konakçı nefes almakta zorlanır. Bu Yokai’nin tükürüğü vücuda yayıldıkça mide yanmasına ve kusmaya neden olur. Koshinuke no mushi enfeksiyonları mokkō ve kanzō gibi bitkisel ilaçlarla tedavi edilebilir.
Koshiita no mushi
Siyah başlı, beyaz gövdeli ve kuşlar gibi uzun, sivri gagaya sahip olan Koshiita no mushi bulaşıcı Yokai solucanlarıdır. Böbreklerde yaşar ve sırtın alt kısmını etkiler. Konakçılarının kaslarını gagalarlar ve bu sırtın alt kısmında ağrıya neden olur. Bazen ağrılar konakçının hareket etmesini zorlaştırır. Tedavisi mokkō bitkisinin köklerinin kurutulmasıyla yapılır.
In no kameşaku
Kabuklu, gri kafaları ve gövdeleri, siyah kolları ve kuyrukları olan bir kaplumbağaya benzeyen In no kameşhaku’nun vücudun etrafı beyaz kurtlarla kaplıdır. Konakçının karnında yaşar ve yediği tüm yiyecekleri çalar. Konakçı öldükten bir süre sonra cesedin göbeğinden sürünerek çıkar. Tedavisi konakçının diyetine Koçia eklenmesiyle gerçekleştirilir.
Yō no kameshaku
Yō no kameşhaku, üzerinde benekli ve dairesel desenli kırmızı kabuğuyla bir kaplumbağaya benzer. Başlarında, onları konakçının kullanabileceği ilaçlara karşı koruyan mavi bir şemsiyeye benzer organları vardır. Yō no kameshaku, konakçının yediği pişmiş pirinçle beslenir. Kişi ne kadar yerse yesin her zaman zayıf kalır. Tedavisi pongnam yağı ağacının bezelyesinin yenmesiyle gerçekleşir. Pongnam ağacının bu tedavide etkili olmasının nedeni tıbbi değil daha çok lanete benzer bir şeydir. Pongnam ağacının bezelyelerinin yenmesi için kabuklarının çıkarılması gerekir. Bezelye kabuklarının çıkarılmasını hafızasında taşır. Yō no kameşhaku, bezelyeyi yediği anda bu hatırayı da içine alır. Bu anının etkisiyle mavi şemsiyesini çıkarma arzusu duyar ve bu arzuya yenilir. Bu gerçekleştiğinde Yō no kameşhaku ilaca karşı direncini kaybeder ve hasta ilaçlarla tedavi edilebilir.
Subakuchu
Subakuchu ejdehaya benzeyen yüzü ve çatallı kuyruğuyla uzun bir solucandır. Subakuchu’nun sabit bir evi yoktur; karın ve skrotum arasında ileri geri hareket ederler. Normalde, genellikle karnın etrafında sağa sola esner ve diyaframın altında yukarı aşağı kıvrılır. Ancak ev sahibinin vücudu soğuduğunda, skrotuma doğru kayar ve hareketsiz kalarak kıvrılır. Subakuchu’dan etkilenen insanlar yılda bir veya iki kez akut karın ağrısından muzdarip olur. Zor olsa da tedavisi akupunktur ile yapılabilir. Subakuchu ne kadar uzarsa o kadar tehlikeli bir hal alır ve 15 metreye ulaştığında hastanın öleceği kesinleşir.
Kappa
Çeşitli doğaüstü güçlere sahip olan bir tür su goblini kappa yaramaz ve baş belası olarak bilinir. Lastiksi ve pullu derisi, kaplumbağa kabuklarıyla maymunumsu bir görüntüleri vardır. Elleri ve ayakları perdelidir, balık kokar ve kaygan vücut kısımlarına sahip oldukları sanılmaktadır. Bunun yanı sıra Kappa’nın güçlü bir gaz bırakmasına olanak veren üç tane anüse sahip olduğu söylenmektedir.
Nehirlerin ve göllerin yanında Kappa hakkında uyarı veren tabelalar görmek alışıldık bir durumdur. Çünkü insanları ve hayvanları boğduğu söylenir. Bunun yanın sıra kurbanlarının kanını emdiği, karaciğerlerini yediği de yaygın olarak bilinir. En sevdiği yiyeceğin salatalıktır. (Hatta suşi aşığıysanız kappa-maki’yi şüphesiz duymuşsunuzdur.)
Bir tek zayıflıkları vardır: Kafatasının üstünde bulunan su dolu tabak. Eğer bu tabaktaki su dökülür ve kurursa kappa tüm büyüsünü ve gücünü kaybeder. Bu yüzden Kappalar tabaklarını korumak için büyük çaba harcarlar.
Kappa’nın bir diğer özelliği nezaket konusunda takıntılı olmalarıdır. Eğer kendilerine selam verilirse, kendileri de eğilerek selam verir. Bu, onların başlarındaki suyun dökülmesine neden olur ve Kappa tabağı tekrar suyla dolduruncaya kadar eğilme pozisyondan çıkamaz. Bir kişi eğer bu tabağı suyla doldurursa Kappa sonsuza kadar bu kişiye hizmet eder. Bu nedenle küçük çocuklara Kappa gördüklerinde eğilerek selam vermeleri öğretilir. Ayrıca Kappa’nın kolları kolayca vücudundan ayrılabilmektedir. Eğer bir kişi kolunu alırsa, Kappa geri verilmesi karşılığında bazı sihir ve bilgileri vereceğine dair söz verir.
Korai no bozu
Korai no bozu, Kore’de bulunan Kappa benzeri canavarlardır. Alacalı mavi derileri, pembe ağızları ve kulakları, kaplumbağa kabuğunu andıran sarı kabukları vardır. El ve ayak parmakları uzun, keskin pençelerden oluşur. İnce kuyrukları ve büyük kafatasları vardır. Korai no bozu suda yaşar ancak su dışında da zaman geçirirler. Nehir kenarındaki kayalarda oturmayı, günün popüler melodilerini tiz bir sesle söylemeyi, gokkin adında gitar benzeri bir enstrümanı çalmayı severler. Özel bir şarkı söyleme tarzları vardır (Her cümlenin son hecelerini bir ilahi gibi uzatırlar).
Kinakobo
Sarkık, sarı teni, keskin dişleri; parlak, kırmızı dili ve büyük, fincan tabağı benzeri gözleri vardır. Kinakobo’ya dair sadece Oda Gōchō tarafından yapılan sadece üst tarafının betimlendiği bir resim vardır. Geri kalan bütün bilgiler birer varsayımdır.
Kanibito
Kanibito konuşma yeteneğine sahip olan yengeç benzeri bir Yokaidir. Kafası kadın kafasına benzer. Bedenleri geceleri parlar ve bu parlaklık belli bir mesafeden görülebilir. Kanibito insanlardan uzakta, okyanusta yaşar. Bundan dolayı haklarında çok az bilgi vardır. Konibito sadece insanlığa önemli bir mesaj vermek için kıyıya geldiğinde görülür. Bir kehanet iletmek üzere kıyıya geldiğinde oradan geçen insanlara seslenir. Cesur birisi onlara yaklaşana kadar gerekirse günlerce bekler ve mesajı ilettiğinde tekrar okyanusa döner.
Kanibito efsanesi 1848 Eylül ayında yaşanan bir olaya dayanır. Fukuşimagata’da birkaç gece boyunca parlayan bir figür görüldü. Bu figür bir kadın sesiyle insanlara seslendi. Yakınlarda yaşayan Şibata Çuuta adında cesur bir samuray bu figürle tanışmak için dışarı çıktı ve figür kendisiyle konuştu: “Ben Kanibito. Denizlerde yaşarım. Önümüzdeki 5 yıl bereketli bir mahsul olacak. Ancak beşinci yılın on ikinci ayında korkunç bir hastalık yayılacak ve nüfusun yüzde altmışı ölecek. Ancak benim resmime bakarsanız bu akıbetten kurtulacaksınız. Şimdi acele edin ve tüm dünyadaki insanlara bu mesajı iletin.” Mesajı ilettikten sonra Kanibito, denizde kayboldu.
Hitokai
Hitokai pullu, yılan benzeri deriye; bir insan kadının kafasına; uzun, siyah saçlara ve alnında üçüncü bir göze sahip kehanet veren deniz yaratığıdır. Bir deniz kabuğu içinde gezinir ve geceleri beş renkte parlar. Hitokai, insanlığa önemli bir mesaj veya kehanet verecekleri zaman açık denizde görünürler.
Yajo
Yajo, insan kadına ve Kappa’ya benzeyen, suda yaşayan canavarlardır. Uzun saçlara, parlak ve kırmızı dudaklara ve çekik gözlere sahiptir. Vücutları balık veya yılanlar gibi donuk, mavi pullarla kaplıdır. Perdeli el ve ayaklarında yalnızca üç parmak vardır. Sırtlarında üç adet parlak kırmızı işaret vardır ve karınları, avuçları, el-ayak parmakları arasındaki dokular hafif pembemsi bir renk tonuna sahiptir. Yajo güçlü, rahatsız edici bir balık kokusu yayar.
Yajo, Japoncada ‘vahşi kadın’ anlamına gelir. Adından da anlaşılacağı gibi Yajo yabanidir. Yerleşim yerlerinden uzakta dağ derelerinin yakınlarındaki ormanlarda yaşar. Hızlı, agresif ve enerji doludur. Güreşi severler güreştikleri kişilere pis kokuları bulaşabilir.
Yajo, Edo döneminin sonundan kalma anonim bir resim parşömeni olan Kaikidan Ekotoba’da kaydedilmiştir. Bu parşömen dışında bilinen başka bir Yajo kaydı yoktur.
Anlatılan bir efsaneye göre 1740’larda Çikuzen Eyaleti’nde, Kyuroku adında bir adam ormanda yakacak odun toplarken aniden bir Yajo ortaya çıktı ve onunla güreşmeye başladı. Kyuroku, çok güçlü bir adamdı ve böylece Yajo’yu hiç bir sorun yaşamadan başından atabildi. Ancak Yajo onu yakalamak için tekrar tekrar üzerine atlamaya devam etti. Sonunda Kyuroku Yajo’dan kaçmayı başardı. Bir hana koştu ve varınca yorgunluktan yere yığıldı. Kyuroku ölmek üzereydi ama handaki konuklar ona ilaç ve yiyecek verdi ve onu hayata döndürmeyi başardı. Ancak Kyuroku’nun üzerinde kesinlikle dayanılmaz bir koku kaldı.
Kebō
Bir yengeç ya da karides yeterince yaşlandığında inanışa göre Kebō adı verilen yokaiye dönüşebilir. Yaklaşık olarak dört veya beş yaşındaki bir çocuğun büyüklüğünde kabuklu bir yaratıktır. İnsan benzeri gövdesi, saçsız bir başı, yengeç kabuğuna benzer bir yüzü vardır. Alt gövdeleri kalın kıldan etekle kaplıdır. Dört bacak ve iki kol olmak üzere altı uzva sahiptir. Ayaklarının her birinde siyah bir uca sahip olan pençe benzeri bir uzantı vardır.
Kebō su kenarında yaşar ve küçük balıklarla beslenir. Konuşamazlar ancak insanları gördüklerinde gülümserler. Kebōya ait tek kayıt Şokoku Yōkai Zukan adlı parşömendir.
Tsuçigumo
Aslen İngilizcede ”purse web spider” olarak bilinen bir örümcek türüdür. Japon Adalarında ve dünyanın birçok yerinde bulunur. Uzun ömürlüdür ve korkunç boyutlara ulaşarak bir yokaiye dönüşebilir. Daha çok büyük avları, özellikle de insanları yakalayabilirler. Tsuçigumo ormanlarda ve dağlarda yaşar. Evlerini ipek tünellerden yapar ve buradan geçen kurbanlarını pusuya düşürür. İnsanları kandırmak için illüzyona ve hileye başvururlar.
Efsanevi savaşçı Minamoto no Yorimitsu’nun anlatımlarında Tsuçigumo ile çok sayıda karşılaşma yer alır. Bunlardan birinde bir Tsuçigumo, ünlü savaşçıya ilaç şeklinde bir zehir veren bir hizmetçi çocuğu olarak karşımıza çıkar. İlaç işe yaramadığında bunun canına kasteden biri olduğundan şüphelenen Yorimitsu bu çocuğa kılıcını çeker ve onu yaralar. Bunun üzerine çocuk ormana kaçar. Yorimitsu’nun çocuğa saldırmasıyla örümceğin illüzyonunu bozulur ve Yorimitsu kendisini örümcek ağlarına sarılmış bir şekilde bulur. Yorimitsu ve hizmetlileri örümceğin kanının izini dağlara kadar takip ederler ve orada ölmüş, devasa bir eklem bacaklıyı bulurlar.
Baku
Baku ayı gövdesine, fil kafasına, gergedan gözlerine, öküz kuyruğuna ve kaplan bacaklarına sahip tuhaf bir yaratıktır. Efsaneye göre ilk yaratılışta tanrı hayvanları yaratırken Baku yaratılışın sonunda kalan parçaların bir araya getirilmesiyle yaratılmıştır.
Bu tuhaf ve canavarımsı görüntüsüne rağmen Baku, iyinin etkili bir gücü ve insanlığın kutsal koruyucularından biri olarak saygı duyulur. Baku insanları gözetir ve koruyucu ruhlar gibi davranır. İnsanların rüyalarıyla özellikle kötü rüyalarıyla beslenir. Kötü ruhlar ve yokailer Baku’dan korkar ve Baku’nun yaşadığı bölgeden kaçarlar. Bu nedenle Baku nereye giderse şans ve sağlık onu takip eder.
Japon tarihi boyunca Baku’nun adı ve resmi tılsımlarda ve muskalarda şans sembolü olarak kullanılmıştır. Kötü rüyalardan, hastalıklardan ve kötü ruhlardan korunmak için Baku’nun kanjisini yastıklara işlemek oldukça yaygındı. Ayrıca tapınak kapılarının üzerindeki sütunlara ve çatı sütunlarına Baku resimleri oyulmuştur.
Basan
Basan Şiko Adasındaki Ehime Dağlarında bulunan nadir kuşlardır. Yaklaşık olarak hindi büyüklüğünde ve tavuk şeklinedir. Parlak kırmızı ibikleri ve tüyleri vardır. En dikkat çekici özellikleri ejderha ateşi gibi ağızlarından alev çıkartmasıdır. Ancak bu alev ısı yaymaz ve yakıcı değildir. Basan’lar memnun olduğunda ya da ürktüğünde kanatlarını çırparak hışırtılı bir şekilde “basabasa” sesi çıkarırlar ve isimleri de buradan gelir.
Basan’lar gececidir ve haklarında çok az şey bilinir. Yuvalarını insanlardan uzak bambu korularına kurarlar. Kömürleşmiş odun ve köz ile beslenirler. Beslenmek için şenlik ateşi kurulan uzak yerleşim yerlerine giderler.
Umi bōzu
Gerçek formları bilinmeyen umi bōzunun sadece omuzlardan yukarısı bilinmektedir. Mürekkep siyahı tenleri, yuvarlak kafaları ve bir çift büyük, yuvarlak göze sahiptir. Kabaca insansı bir görünümü sahiptir.
Umi bōzu sakin gecelerde ortaya çıkar, hava ve dalgalar birden hareketlenir ve öfkeli bir duruma gelir. Kargaşanın ortasında Umi bōzu belirir ve gemiyi yok etmek ve mürettebatı boğmak için harekete geçer. Eğer bu sırada Umi bōzuya dibi çıkmış bir fıçı atılırsa kaçmak için bir fırsat olacağına dair bir inanç vardır.
Bazıları Umi bōzu’nun denize atılan rahiplerin ruhları olduğuna inanır. Görülmeleri nadir olduğundan ve neredeyse her gören için ölümcül olduğundan Umi bōzu’nun gerçek doğası ve kökeninin bir gizem olarak kalması muhtemeldir.
Zashiki warashi
Zaşiki varaşi ev ruhlarıdır. Bu ruhların doğrudan görülmesi nadirdir. Belirsiz, beş ya da altı yaşındaki bir çocuk siluetine sahip görünümleri vardır. Fiziksel görünümlerindeki ayrıntıları anlamak zordur. Zaşiki varaşi erkek görünümlerinde savaşçı kostümleri giyerken kız görünümlerinde desenli kimonolar giyerler. Bu ruhları sadece çocuklar ve ev sahipleri görebildiğine inanılır. İnanışa göre Zaşiki varaşiler evin çocuklarıyla arkadaş olurlar, çocuğu olmayan yaşlı çiftlere eşlik ederler.
Evlerine uğradıkları kişilere büyük servet, zenginlik ve bereket getireceklerine inanılan Zaşiki varaşi yaramazlığı sever. Yerde görülen çocuk ayak izleri Zaşiki varaşinin varlığının ilk işaretidir. Diğer yaramazlıkları hayalet sesleri çıkarmak ve çocuk oyunlarıdır. Uğur sayıldıkları için Zaşiki varaşinin evden uzaklaştırılmasıyla o evin büyük bir yıkıma uğrayacağına inanılır.
Etiket:Yokai