Japonya ve Çin geleneksel kökleri koruma
Japonya’daki festivaller aşırı kalabalık olabilirler ve bu da insanları katılmaya cesaretlendirebilir. Ancak, festivallerin amacı toplulukları bir araya getirmek ve miraslarını, ritüellerini, geleneklerini kutlamaya teşvik etmektir. Belki de Japonların geleneksel köklerini Çinli emsallerinden daha iyi korumasının nedeni budur.
Paylaşılan Kökler, Kayıp Gelenekler
Çin ve Japonya benzer pek çok kültürel kök ve geleneği paylaşıyor. Japonya’daki Tanabata veya Yıldız Festivali aslında Çinlilerin talihsiz aşıklar efsanesinden geliyor. Çin’deki Dragon Boat Festivali de Japonya’daki Tango Festivaline benzemektedir. Fakat, Çin’de bu geleneklerin kaybolması büyük bir talihsizlik. Çin’deki festivaller nadir olsa da, yolsuzluğun artması için bir fırsat. Bazı geleneksel festivaller yiyeceklerin etrafında toparlanmış ve özel günlerde artık yemek yemek bir nevi eğlence haline gelmiştir. Hatta insanların gıda ambalajlarının içine para koyarak memurlara rüşvet vermesi bir fırsatçılıktır. Yolsuzluklar bu tür toplumsal kutlamaların kavramını ve festivaller için yapılan faaliyetleri amacından uzaklaştırdı. Günümüzde ise ne yazık ki Japonya’da çok yaygın olmasına rağmen Çin’de geçit törenleri ve halk toplantıları bulmak nadirdir.
Siyasi İklim
Geleneksel köklerin korunmasına katkıda bulunan faktörlerden biri siyasettir. Kültür Devrimi sırasında (1966-1976), Çin’deki geleneksel ve manevi uygulamalar ağır biçimde tahrip edildi. Ulusal Günlere ait geçit törenleri ya da önemli günlerdeki diğer askeri geçit törenleri olmadıkça diğer tür geçitlerde sorun çıkması insanların cesaretini kırmaktadır. Aynı zamanda, hükümet tarafından düzenlenen bu tür büyük toplantılarda bile halkın televizyonlarından izlemeleri kısıtlanıyor ve sadece ülkenin liderlerinin katılmasına izin veriliyor. Fakat Japonya, halkın geleneksel festivalleri sürekli olarak kutlamasına olanak sağlayıp, geniş halk topluluklarını teşvik etmektedir.
Çin’in Kentleşmesi
Bilim adamları, Çin’in büyük bir ülke olması nedeniyle, ülke içindeki iller ve köyler arasında birçok farklılıklar olduğunu öne sürdüler. Bazıları ayrıca her köyün içindeki yerel kültürün güçlü olduğunu ve bir köyün tahrip edilmesi durumunda kültürün onunla birlikte gittiğini gözlemledi. Son otuz yılda Çin’de hızlı bir kentleşme görüldü, bu da sonuçta daha küçük köylerin yıkılmasına neden oldu. Bu büyük şehirlerin desteklediği umut ve potansiyel nedeniyle, mevcut köylerde yaşayanlar daha iyi beklentiler aramak için şehirlere taşındı. Şehirlere taşınanlar, genellikle şehirlerde belirgin bir sorun haline gelen ayrımcılıktan dolayı şehirlerde sıcak bir şekilde karşılanmamaktadır. Yerel kültürler, köyler yıkıldığında veya insanlar topraklarını büyük şehirlere bıraktıklarında ölürler. Kültürler daha sonra devam eden ayrımcılık nedeniyle büyük şehirlere dahil edilmemiş haldedir. Bu, modern Çin’de bugün gördüğümüz geleneksel köklerin korunmamasına yol açmaktadır.
Topluluk ruhu
Kentsel Çin bölgelerinde “göçmen işçiler” in ayrımcılığı, bu bireylerin hiçbir zaman yeni topluluklara gerçekten entegre olmadıkları anlamına geliyor. Hükümet son yıllarda Çin’in kültürünü ve geleneklerini canlandırmak için bilinçli çabalar göstermesine rağmen, büyük şehirlerde yaşayanlar içindeki ortak ruh eksikliğinden dolayı ritüelleri sürdürmede ve gelenekleri canlı tutmada zorluklara yol açıyor. Fakat, Japonya’daki güçlü topluluk duygusu kesinlikle ülkedeki gelenekleri canlı tutmaktadır. Örneğin, etkinlikler genellikle yerel mahalle komiteleri, turizm büroları veya ticaret odaları tarafından düzenlenir. Birçok şirket ya da dernek, kendi performans ekiplerini gerçekleştirmeleri için bazı festivallere gönderir ve provalar aylar öncesinden başlar. Başkalarını kutlamak ve topluma hitap etmek onlar için bir şans.
Yerel halk için bir festivale katılmak aslında bir şov görmekten daha fazlasıdır. Katılanlar kendilerini etkinliğin bir parçası gibi hissederler, sebebi ise tanıdıkları birinin, arkadaşlarının, komşularının ya da çocuklarının geçit törenine katılmalarıdır. Yerel halk, geceleri geçit törenini iyi görebilmek için sabahın erken saatlerinde kaldırımlar boyunca yer kapmaya başlar. Kameralarıyla kaldırımda beklerler ve tanıdık bir yüz her geçtiğinde, isimlerini söyler, coşkuyla sallanır ve fotoğraflarını çekerler. Performansçılar anlık olarak “oyunculuk modundan” uzaklaşıp ve onlara gülümserler.
Çin’e benzer şekilde Japonya da hızlı bir kentleşme sürecinden geçti ve Çin’den çok daha hızlı yaptı. Ancak, bu Japonya’da yaygın olan topluluk duygusunu tahrip etmedi. Her yerde bulunan Şinto tapınaklarını ve topluluklarını organize bir şekilde yönetme çabaları, kentleşmeye rağmen yerel törenlerin ve geleneklerin korunmasına da yardımcı oldu. Ayrıca, hızlı modernleşme karşısında Japon tarihinin otantik kültürel köklerini araştırmak için bilinçli bir çaba mevcut durumda. Tarihi Japonya’nın modern toplum ile birleşmesi, mevcut festivallerin sadece yarım yüzyıl erken başlamasına neden oldu. Ayrıca yerel ekonomi için iyi olan büyük turist kalabalığını da çeker hale geldi.
Japonya’nın, öne çıkan topluluk ruhunun ve tarihi köklerin günümüze kadar korunmasına verdiği önem çok bariz bir şekilde açıktır.
Japon Festivalleri
Bu yaz Tohoku bölgesinde çok sayıda festivali görme fırsatı vardı. Sadece Japon kültürü ile büyüleyici bir yakınlaşma değildi, aynı zamanda geleneklerin Japonya ve Çin’de neden farklı kaderlerle buluştuğunu da anlama şansı verdi.
Yabancı turistler için Japon şenlikleri çok etkileyicidir. Her yaştan binlerce insan, geleneksel kıyafetlerle sokakta dolaşırlar, dans ederler ve Japonya’ya ait davulları çalarlar. Ancak birçok Japon için festivaller daha derin bir anlam taşımaktadır. “Festivaller olmasaydı, yaz gibi hissetmezdim” diye tekrarlayanları birçok kez duyabilirsiniz. Japonya’daki çoğu festival, Şintoizm ile ilgilidir. Özel günlerde, tanrıların mahalle tapınaklarından çıkıp insanların ibadet etmeleri ve kutlamaları için sokaktan geçtikleri söylenir. Tüm festivallerin güçlü dini ya da manevi atmosferleri yoktur, ancak çoğu zaman başka şeylerden eğlence çıkarmayı bilirler. Bununla birlikte, en çok etkileyen şeyler festivallerin arkasındaki hikayeler ve efsanelerdir.
Mitler ve Efsaneler
Iwate’deki Sansa Odori festivali, uzun zaman önce bir şeytanın yerel köylülere sorun çıkardığı efsanesinden kaynaklanır. İnsanlar tanrılara dua ederken, duaları cevaplanır ve şeytan belaya neden olmaktan vazgeçme sözü verir. Verdiği sözün bir sembolü olarak şeytan avucunu devasa bir kayaya basar. İwate, kayanın üzerindeki el anlamına gelip bölgenin de adı olmuştur. Yerel halk, bugün Sansa Odori dans festivalinde sevinç içinde dans eder. Sekiz yıldır dansa katılan genç bir kadın, bölgedeki herkesin büyüyen efsaneyi öğrendiğini söyledi.
Bazı ritüeller de nesilden nesile aktarılan ve geleneğin canlı tutulduğu bir tür halk sanatı haline gelmiştir. Akita eyaletindeki Kanto Matsuri sırasında, fenerler (kanto) bambudan yapılmış bir çapraz yapıya bağlanır. En büyük kanto 12 metre yüksekliğinde, 46 fenerden oluşur ve yaklaşık 50kg ağırlığındadır. Festival boyunca katılan yerel halk, kantonun ağırlığını alnına, omuzlarına ve hatta kalçalarına dayamaya kalkar. Pek çoğu başarısız olmasına rağmen, hepsi bunda ısrarlıdır ve festivalde küçük çocukların bile performans göstermesini sağlayarak yerel gelenekleri gelecek nesiller için canlı tutulur.
Ancak, bazı festivallerin belirsiz kökenleri vardır. Hem Akita’daki Kanto Matsuri hem de Aomori’deki Nebuta Matsuri, pirinç hasatına dayanmaktadır ancak aynı zamanda kötü ruhları ve yaz ortasında ki hastalıkları yok etmek için yapılan bir ayin olduğu da söylenmektedir.
Nebuta ve Kanto Festivalleri, Çin’deki Fener Festivali ile ay takvimi üzerindeki 15 Ocak gününe düşer. Bu, Çin Yeni Yılı kutlamalarının son gününü işaret etmektedir. İnsanlar güzelce dekore edilmiş kağıt fenerlere hayran kalmaktadırlar ve o gün fener bilmecelerini tahmin ederler. Bu tür etkinlikler bugün nadiren düzenlenmektedir ve atmosferi Japonya’daki festival geçit törenleriyle aynı havayı paylaşmamaktadır.