Japon yazarlar ve kitapları
Öncelikle ismi görüp, bunun sıkıcı bir yazı olduğu düşüncesini kafanızdan atıp, yazıyı öyle okumanızı rica ediyorum. En azından böyle düşünenler varsa diye belirtmek istedim. Özellikle ilgi alanım olmayan yazıları bende okumam çünkü. Ya da sıkıcı gibi görünenleri. Bunun için elimden geldiğince sıkıcı yazmamaya çalışacağım.
Japon yazarlar deyince şüphesiz ülkemizde akla gelen ilk isim Haruki Murakami‘dir. Haruki Murakami, ülkemizde ciddi anlamda okur kitlesi oluşturmuş durumda. Kitapları da Doğan Kitap yayınevinden çıkıyor. Murakami’yi tam anlamıyla okumamış olsam da gerek kitaplarının konusu, o rengarenk hayal gücü ürünü olan kitap kapakları ve kitap isimleri (Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu nasıl bir isimdir sevgili üyeler? *-* Ya Zemberek Kuşunun Güncesi? Sınırın Güneyinde Güneşin Batışında? Sırf isimleri için bile okunur bu kitaplar. Şahsen ben okurum. Okuyacağım da inşallah:) ) aparı bir dünyadır bana göre. Sadece ablamın kütüphaneden aldığı Zemberek Kuşunun Güncesinin bir kısmını okusam da (ablam kitabı elimden almasaydı sanırım sonuna kadar giderdim) cidden müthiş akıcı yazdığını söyleyebilirim. Zaten Murakami kitaplarında aşırı ağır bir dile, yoğun bir Japon kültürüne rastlamanız biraz zordur. Hatta Batılı bir yazar gibi yazdığını bile söyleyebiliriz. Bu yüzden ülkemizde Japonya’nın Orhan Pamuk’u benzetmesi bile yapılmış. Orhan Pamuk’a benziyor mu bilemem ama ben bu yazarın hayal gücünü seviyorum. Kelimelerini seviyorum. Kitaplarındaki imgeyi seviyorum. Şu an elimde doğum günümde ablam tarafından alınmış ilk Haruki Murakami kitabı olan Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları adlı kitabı var. Kitaba henüz başlamadım ama kitabın kapak yazısına vuruldum diyebilirim. Ayrıca 1Q84’ü çok merak ediyorum, okuyan varsa yorum rica ediyorum 🙂 Haruki Murakami’yi çok iyi tanımadığım için yani dil ve üslup bakımından. Kitap isimlerini de verip Haruki Murakami’yi başka bir yazıda incelemek üzere noktalayacağım.
İmkânsızın Şarkısı
Zemberekkuşu’nun Güncesi
Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında
Yaban Koyununun İzinde
Sahilde Kafka
Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
1Q84
Koşmasaydım Yazamazdım
Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları
Gelelim can yazar Osamu Dazai‘ye. (Osamu Dazai takma adıdır.) Bu yazar öyle bir etki bıraktı ki üzerimde, aklınıza gelince acı tebessüm ettiren, sarıp sarmalamak istediğiniz türden. Mor Bir Serseri’nin Gezi Notlarını okudum sadece o da tesadüfen kütüphane rafında çıktı karşıma. Kitabın atmosferini sevdiğimden olacak ilk başlarda çok adapte olamasam da kitaba, yine de bırakmadım. Kitap, Dazai’nin doğduğu şehir olan Tsugaru’yu anlatmasıyla başlıyor. Daha doğrusu şehri kendi yaşamı üzerinden anlatıyor. En çok sevdiğim kısım da bu oldu zaten. Kitapta ilerledikçe Osamu Dazai sizi kendi memleketine götürüp orada misafir ediyor, sizinle üzüntülerini ve mutluluklarını paylaşıyor. Onunla beraber yolculuk ediyorsunuz. Bir Tsugaru’dasınız bir Dazai’nin yaralı kalbinde. Kitabın sonunda ise Dazai’nin mutlulukla çarpan kalbinin üzerine elinizi koyarken buluyorsunuz kendinizi. Tıpkı onun gibi heyecanlı ve mutlu olduğunuzu fark etmeyerek…
“Yüreğimin derinliklerinde Japon olmanın çok hoş bir şey olduğunu hissettim; burası gerçekten de Doğan Güneşin Ülkesi. Ulusumuzun kaderini belirsiz kılan bir savaşın içinde olsak da Honşu’nun en kuzey ucunda ücra bir köy böyle bir şölen düzenleyebilmiş.”
“Yalnız bir kuş şakımaya başladığında tepeler daha da sessizleşir.”
Diğer bir yazar Yasunari Kawabata … Nobel ödüllü kitabı olan Karlar Ülkesini okudum. Fakat benim açımdan gerçekten bir hüsrandı. Kitabın başlarını sevmiş olmama rağmen nasıl beni bu kadar soğuttu bilemiyorum. Karakterler o kadar karmaşık, o kadar tutarsızdı ki arada yanlış kitap okuyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Oldukça karamsar olmasını elbette anlayabilirim ama benim ruh halimi etkileyecek kadar karamsar olması sebebiyle kitaptan hoşlanmadım zaten kalın bir kitap olsaydı okumayı sürdürebileceğimi sanmazdım. Sonu da çok fazla anlamsızdı. Sanırım Nobel ödüllü kitaplardan hiç anlamıyorum keza Orhan Pamuk’un Kar adlı kitabını da çok zorlanarak bitirmiştim. Bana fazla anlamsız fazla boş geliyor çünkü ruh tahlilleri çok ön planda ve bu insanı ciddi manada sıkıyor. En azından benim için böyle. Bu kitaptan da hiçbir söz yazmadım zaten.
Yasunari KawabataSon olarak…
Natsume Soseki de almıştım (arka kapak yazısına kanarak) Gönül (Kokoro) adlı kitabını ama onu da okuyamadım çok karamsardı ya da benim ruh halim uygun değildi. Ama yazarın oldukça mutsuz bir hayatı olmuş evlatlık verilmiş çok zor zamanları olmuş ve sanırım intihar etmiş. Okumadığım için şimdilik daha fazlasını söyleyemeyeceğim.
Genel olarak bir değerlendirme yapacak olursak Japon yazarların penceresinden ve bizim animelerden, dizilerden görmüş olduğumuz pencerelerdeki Japonya çok farklı. Ben mesela ilk Japon yazarın bir kitabını alırken animelerdeki gibi mi diye düşünüyordum ama alakası ve ilgisi yok. Kitaplarda çok çok çok daha gerçekçi ve sarsıcı bir Japonya görüyorsunuz. Benim şimdilik okuduğum en aydınlık kitap Mor Bir Serseri’nin Gezi Notları oldu. Çoğunda yoğun bir melankoli ve karamsarlık hakim. Yine Murakami kitaplarının biraz daha renkli olduğu kanaatindeyim.
Şimdilik bu kadar dostlar. Japon edebiyatı elbette bu kadar küçük, yazarları bu kadar değil. İncelenip üzerinde konuşulması gereken yığınla yazar ve eserleri var. Ben sadece kendi okuduğum yazarları paylaşmak istedim bu yazıda. Gördüğünüz gibi tanıtım yazısı da değil. Vikipediden kopyala yapıştır yapsaydım kim okuyacaktı? Şahsen ben olsam okumazdım. Umarım en azından yazım size bir fikir vermiştir. Eğer sizin de okuduğunuz Japon yazarlar varsa buyrun konuşalım, tartışalım:) Başka bir kitap yazısında bulaşmak dileğiyle hoşçakalın…:)