Hayao Miyazaki ve animeleri
Öncelikle böyle bir sanatçıyı ve o muhteşem animelerini tanıtıyor olmaktan müthiş keyif duyduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Aramızda bilmeyen mutlaka vardır ama bu ismi bilip, unutan yoktur, zaten Miyazaki’nin animeleri buna imkan vermiyor en başta. Peki kimdir Hayao Miyazaki? Buyrun bakalım…
Hayao Miyazaki (Doğum 5 Ocak 1941, Tokyo, Japonya), Japon manga ve anime sanatçısıdır. Elli yılı aşkın bir süredir animasyon dünyasının içindedir ve en yakın çalışma arkadaşı Isao Takahata ile birlikte Studio Ghibli adlı animasyon stüdyosunun kurucusudur.
Animasyonun en büyük ustalarından biri olarak kabul edilen Hayao Miyazaki’nin animasyon filmlerinin başarısı dünya çapında ilgi görmüş ve ismi ABD’li Walt Disney, Britanyalı Nick Park ve ABD’li Robert Zemeckis ile karşılaştırılır hale gelmiştir. Miyazaki Time dergisinin dünyanın en etkileyici insanları listesinde yer almaktadır.
İşte bu çok doğru… Miyazaki kesinlikle bu listede yer almayı sonuna kadar hak ediyor. Değil midir ki çoğu kişinin farkına bile varmayacağı bir ayrıntı da sizi düşüncelere daldırıp, belki de hayatınıza ufak bir dokunuşla etki ediyor… Bir sanatçı için bundan büyük başarı mı olur?
HAYAO MİYAZAKİ YAŞAMI
(Uzun diye atlamayın lütfen, ben önce kendim okuyup sizlerle paylaşıyorum, içlerinde gereksiz bilgi yok. Animelerini izleyen birinin ilgilenebileceği bilgiler yer alıyor.)
Hayao Miyazaki, 5 Ocak 1941 yılında Tokyo’da doğdu. Dört erkek kardeşin ikincisiydi ve ağabeyinin savaş uçakları için parça üreten şirketi Miyazaki Airplanes’de yöneticiydi. Annesi ise omurilik veremi hastalığı nedeniyle 1947-1955 yılları arasındaki 8 yıllık süreçte hasta yattı.
Toyotama Lisesi ‘ndeki üçüncü senesinde, dünyanın ilk renkli uzun metrajlı animasyon filmi olan Hakujaden ‘i izlediğinde filmden çok etkilendi ve animasyona ilgi duymakla kalmayıp; o anda çizgi roman çizeri olmaya karar verdi. 1962 yılında gittiği Gakushuin Üniversitesi ‘nde uluslararası ilişkiler ve ekonomi okumaya başladığında; üniversitenin Japon imparatorluk ailesiyle yakın olması sebebiyle Marksist düşünceden etkilendi. Mezun olduktan sonra Toei Animasyon Şirketi’nde animatör olarak çalışmaya başlayan Hayao Miyazaki; bu yıllarda yönetmen olan Isao Takahata ile tanıştı ve beraber şirket sendikasında çalışmaya başladılar.
1965’te anime yönetmeni Otsuka Yasuo ve Isao Takahata’nın çalışmaya başladıkları Güneşin Prensi Horus (Taiyo no Oji Horus no Daiboken); Hayao Miyazaki’nin uzun metrajlı bir animasyon filminde çalışmak adına yakaladığı büyük bir fırsattı. Kariyeri boyunca hem pek çok uzun metrajlı animeye, hem de Japonya’da manga olarak adlandırılan çok sayıda çizgi romana imza attı. Eserleri Japonya’da olağanüstü ilgi ve saygı gören Miyazaki, Oscar Ödülü’nü kazandığı 2002 yılına kadar çizgi film çevreleri dışında batıda pek tanınmıyordu. Kendisine sadece bu ödülü getirmekle kalmayıp bir ilke de imza atmasını sağlayan Ruhların Kaçışı filmi Berlin Film Festivalinde ödül alan ilk animasyon filmidir. Ayrıca bu filmle Japonya’da gişe rekorları kırarak; 1997’de yönetmenliğini yaptığı Prenses Mononoke filmi ile kendisine ait olan gişe rekorunu yine kendisi kırmıştı. Miyazaki Isao Takahata ile beraber yaptığı Heidi dizisi Türkiye’de tanınır.
Miyazaki özellikle son zamanlardaki eserlerinin büyük bir kısmının yönetmenliğinin yanı sıra metin yazarlığını da yapmıştır. Bu türden ilk eserlerinden biri kendi yarattığı bir mangadan uyarlama olan Rüzgarlı Vadi’dir. Bu eserinden sonra Stüdyo Ghibli’yi kuran Miyazaki eserlerini burada hazırlamaya başlamış ve bu stüdyo aracılığıyla hayranlarına ulaştırmıştır.
Miyazaki Hakkında Bazı Bilgiler
-Miyazaki, fotoğrafının çekilmesinden hoşlanmaz, dolayısıyla çok az fotoğrafı bulunmaktadır. (Aslında çok karakteristik bir yüzü olduğunu düşünüyorum, fotoğrafları da çok güzel)
-Miyazaki, Stüdyo Ghibli’yi kurduğu zaman İngilizce ismi yanlışlıkla Ghibli olarak koymuştur. Bu nedenle İngilizce’de bu stüdyonun ismi Ghibli olarak okunur.
-Miyazaki’nin çoğu filminin başlığında no sözcüğü geçer. Beraber çalıştığı yapımcı Suzuki Prenses Mononoke’nin ilk adı olan Ashitaka’yı beğenmedi ve içinde no geçen adların daha çekici olduğunu söyledi. Bunun üzerine Miyazaki filmin adını Prenses Mononoke’ye çevirdi.
-Miyazaki’nin oğullarından biri olan Gora Miyazaki de babasının yolundan giderek anime sanatçısı olmuştur.
Yönetmenliğini yaptığı filmler
Kagliostro’nun Şatosu (Lupin III) – (Rupan sansei: Kariosutoro no Shiro; İng: The Castle of Cagliostro2), 1979
Rüzgarlı Vadi – (Kaze no tani no Nausicaä; İng: Nausicaä of the Valley of Wind ), 1984
Gökteki Kale – (Tenku no Shiro Lapyuta; İng: Laputa: The Castle in the Sky), 1986
Komşum Totoro – (Tonari no Totoro; İng: My Neighbor Totoro), 1988
Küçük Cadı Kiki – (Majo no Takkyubin; İng: Kiki’s Delivery Service), 1989
Kırmızı Kanatlar – (Kurenai no buta; İng: Porco Rosso), 1992
Prenses Mononoke – (Mononoke Hime; İng: Princess Mononoke), 1997
Ruhların Kaçışı – (Sen to Chihiro no Kamikakushi; İng: Spirited Away), 2001
Howl’un Yürüyen Şatosu – (Hauru no Ugoku Şiro; İng: Howl’s Moving Castle), 2004
Küçük Denizkızı Ponyo – (Gake no ue no Ponyo; İng: Ponyo on the Cliff), 2008
Rüzgar Yükseliyor – (Kaze Tachinu; İng: The Wind Rises), 2013
Ben hala izlediğim animelerinin tadını kalbimde hissederim… Ve sanırım çoğu arkadaşımız da bu konuda benimle hemfikirdir. Peki nedir Miyazaki animelerini bu kadar sevdiren? Öncelikle lirik olduğu kadar realist, naif olduğu kadar da gerçeğe dokunan, çetrefilsiz bir hayal dünyasına sahip olması bana göre…
Sadece aşk üzerine odaklanıp sizi bayacak noktaya da getirmiyor, sırf hayatın içine sokup sizi sıkacak noktaya da… Miyazaki animelerinde hissedeceğimiz ilk duygu masumiyettir bence. Öyle ki aşk kesinlikle cinsellikle bir tutulmuyor. ( Gerçi animelerin neredeyse hepsinde bu böyle, bunu kendi ülkemizdeki dizi yapımları için söylüyorum.) Ne olurdu bizim ülkemizdeki yapımlarda da aşk ‘vıcık’ bir kavramın, cinselliğin ötesinde ele alınsa… (Her yapım için söylemiyorum elbette, yazdıklarım genele hitap ediyor)
Umarım bir gün bizde bunu başarabiliriz.
Animelerinde sevdiğim bir diğer özellikte karakterlerin ruh hallerinin gerek davranışlarıyla, mimiklerle çok ama çok iyi ifade edilmesi sanırım bu sebeple sizde kolaylıkla kendinizden bir parça bulabiliyorsunuz onlarda…
Son olarak…
Hayao Miyazaki, çizgilerini kağıttan öte, hayatın ta kendisine geçirebildiği için gerçek bir sanatçıdır. Şahsen animelerini izlerken Miyazaki’nin hayal dünyasının ipliklerinde gezinmeyi, yaşamı, olayları onun karakterlerine çizdiği dünyadan, onun penceresinden görmeyi dahası onlarla aynı duyguları yaşamayı çok seviyor ve aşkı bu kadar saflaştırıp ona ait olduğu anlamı verdiği için minnet duyuyorum.
Eksiklerim ve hatalarım için affınıza sığınarak okuduğunuz için çokça teşekkür ederim.