Budizm ve psikoloji
Budizm; Coğrafi olarak geniş bir araziyi kapsayan Asya kıtası, pek çok din ve inanç ile tanışma fırsatı yakalamıştır. Hristiyanlık, Zerdüştlük, Sihizm, Taoizm, İslam, Yahudilik ve daha nicesi. Ancak bu inançlar arasında dikkatleri üzerine çeken bir tanesi var ki, günümüzde ona inanmayanlar bile, bu inancın öğretilerini güncel hayatında örnek almaya devam ediyor. Bahsettiğim din Budizm. Akıllara gelen ilk sorulardan birisi, bunca inanç arasında nasıl ve neden bu kadar büyük kitlelerin dikkatini çektiği. Cevabı, insanlara ne hissettirdiği ve düşündürdüğünde saklı. Budizm ve psikolojinin ortak noktaları nelerdir, gelin bakalım.
Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir.
Her din ve inanışta olduğu gibi psikolojide de insanın iç dünyasını merkeze alır, bu sebeple ortak nokta bulmakta zorlanmak pek mümkün değil. Ortak noktaların ilki kendini gerçekleştirmek ve günümüzde hayli popüler olan kişisel gelişim alanına teşvik etmesi geliyor. Budizm’de var olan sekiz aşamalı yolun iki kolu olan “doğru davranış” ve “doğru çaba” bu konuda temel yol göstericilerden. Kişinin ona katkı sağlamayacak ve vakit kaybettiren aktivitelerden sakınmasını, daha çok ona orta ve uzun vadede fayda sağlayacağı alanlara yönelmesini öğütler. Gerçekleştirilmemiş potansiyelin insana verdiği yük, bazen temel mutsuzluk sebebimiz dahi olabilir. Bu, çoğu zaman hayalimizdeki mesleğe ulaşamamak olarak tesir eder. Yollardan birisi olan “doğru geçim” kolu, doğrudan mesleğimiz düşünülebilir. İnsanın ne ile geçindiği, onun hayatında çok büyük bir bölümü kapsar. Bu hedeflere ulaşmak için temel olarak yolculuğumuzda bize neyin faydalı ve zararlı olduğunu anlamamız gerekir, bu noktada ihtiyacımız olan şey en önemli şey farkındalık.
“Doğru dikkat” hayatımızda olan bitenlerin akışında olan biteni idrak etmemiz için yapıtaşı niteliğinde. Hayatın akışına çoğu zaman adapte olamayız ve bir anda günlerin su gibi geçtiğini hepimiz yaşamışızdır. Yapılması gerekenlerin arasındayken psikolojinin sık sık hatırlattığı “âna odaklanmayı” unutuyoruz. Budizm de doğru dikkati vurgulayarak, olayın içerisinde kalmayı bize hatırlatıyor.
“İnsanlığın tüm sorunları, insanın bir odada tek başına sessizce oturamamasından kaynaklanır” diyen Blaise Pascal, pek de haksız sayılmaz. Budizm’de ibadet olarak sayılabilecek ve sekiz yolun en önemli kollarından birisi olan “doğru meditasyon” pek çok alanda ihtiyacımızın olduğu bir öğreti. Hayatımızda iyi giden şeylerin farkına varmak, bizi içten içe yıpratan olayları anlamak veya bazen sadece zihnimizi dinlendirmek için yaptığımız bu aktivite, kişi keşfetmeden önce ne kadar mühim bir şeyden yoksun olduğunu fark etmesi oldukça zordur. Ayrıca dertlerle başa çıkma konusunda insanın başvurduğu güvenli limanı olarak adlandırmak da yanlış olmaz.
Son olarak ise sürekli tavsiyeye ihtiyaç duyduğumuz, günlük yaşamımızdaki en kritik yeri kapsayan konumuz şüphesiz ki sosyal ilişkiler. Bu konu eski devirlerde bile o kadar önemli olacak ki, sekiz kolun birisi de “doğru konuşma” olarak belirlenmiştir. Konuşmamızın doğru olup olmaması, özünde “doğru anlayış” ve “doğru niyet” yollarından geçiyor. Karşımızdaki kişinin niyetini doğru anlamamız, onunla detaylı konuşmadan önce tıpkı geçilmesi gereken bir test gibidir. Kişi eğer bu testi geçerse, geriye doğru konuşma ile sürdürülen sağlıklı bir sosyal ilişki kalıyor.
Sekiz yolu böylece tamamlamış oluyoruz. Budizm’in bu kadar popüler olmasında bu coğrafyadaki toplumların barışçıl ideolojilere olan yatkınlığı gibi birkaç faktör daha bulunsa bile, öğretilerinin ona inanmayanların bile uygulama sebebini öğrenmiş oluyoruz.